Sorry, this entry is only available in Turkish. For the sake of viewer convenience, the content is shown below in the alternative language. You may click the link to switch the active language.

Türkiye’de Disiplinlerarasılık Bağlamında Temel Sanat Eğitimi
Çağrı Saray

Temel Sanat Eğitimi dersi, öğrencinin-sanatçı adayının vizyonunu ve sanatsal formasyonunu oluşturan temel derstir. Peki bireyin hem içerik hem de pratik bağlamında sanatla, bir kurum aracılığıyla, ilk temasını gerçekleştirdiği bu ders nasıl bir dönüşüm geçirmiştir? Temel Sanat Eğitimi dersinin bugünün sanatıyla ve bugünün dünyasıyla ilişkisi nasıl kurulabilir? Makro bir bakışla bu konjonktür kuşkusuz bugünün sanat eğitiminin geleceğini belirleyecek birincil unsurdur.

1957’de Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu adıyla kurulmuş ve bugünkü adıyla Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Temel Sanat Eğitimi’ni bir bölüm bünyesinde toplayarak eğitim veren Türkiye’deki ilk kurumdur. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Temel Eğitim Bölümü 1996 yılında kurulmuştur. Güzel Sanatlar Fakültesinin tüm bölümlerinin bütün kurumsal derslerinin yanısıra Temel Eğitim Bölümü yine tüm bölümlere servis edilen Temel Sanat Eğitimi derslerini yürütmektedir.
Akademik alanda her bölümün niteliksel özellikleri, bölümün içeriği, yöntemleri ve öğretim kadrosunun yanı sıra kurumun belleği ve kurumun bulunduğu coğrafyadaki sanat-tarihsel geçmişiyle doğrudan ilişkilidir.

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sanayi Nefise’deki Paris ekolünden (Mimar Sinan Üniversitesi) farklı olarak, kökleri Bauhaus’a bağlı olarak sanat ve tasarım alanlarına dair temel unsurları elemanter sistem üzerinden yapılandırmaktadır. Temel Sanat Eğitimi derslerinde ışık, renk, form gibi temel unsurlar değişmez iken, katmanlaşarak içeriği genişlemeye, yöntem olarak ise sayısız uygulama olanağını içinde barındırmaktadır.

Temel Sanat Eğitimi’nin içeriği, kuruluş tarihi olan 1996’dan bu yana köklü değişimlerle evrilmiş ve zamanın ruhuna uygun ve günümüz sanatını projekte eden bugünkü yapısına kavuşmuştur. Bu değişim kuşkusuz Türkiye’deki sanatın gelişimiyle paralellikler taşımaktadır. Türk modernizminde geçmişten günümüze kadar gelen pentür geleneği, resmin Türkiye’deki plastik sanatlar tarihinin baskın mediumu olarak konumlanmasını sağlamıştır. 1980’lerin sonlarına gelindiğinde ise, Türkiye’de modernist resim geleneğinin yanısıra bugün güncel sanat olarak tarif ettiğimiz alana dair ilk üretimlerin gerçekleştiğini görmekteyiz. Güncel Sanat, pratiğin yanı sıra düşünsel süreci de işi bizzatihi oluşturan unsur olarak kullanan ve resim, fotoğraf, video, performans gibi çok sayıda mediumu içinde barındıran ve bu mediumlar arasındaki çok-geçişliliği kullanarak varolan disiplinlerarası bir alandır. Kökleri 19. yüzyıl sanat akımlarına; öncelikle Dada, Pop Sanatı ve Yeni Gerçekçilik ve sonrasında 1960’larda postmodern bir tepkime niteliğindeki Kavramsal Sanat’a dayanmaktadır. 1961’de Henry Flynt, “malzemesi kavram olan bir sanat”tan söz ederek Kavramsal Sanat terimini kullanmıştır.[1]Malzemesi kavrama, yani düşüncenin kendisine ya da düşünceyle birarada yürüyen bir pratiğe işaret eden Kavramsal Sanat’ın bünyesinde ve sonrasında happening, performans, video ve enstalasyon gibi farklı eğilimler ortaya çıkmıştır ve bugün gündelik hayatın sıradan ve işlevsel karakterini ve yine gündelik hayatın tüm kurallarını ve itilaflarını içinde barındıran, fakat bunlardan ayrı olarak özgür bir mecra olarak güncel sanat adını verdiğimiz alan, disiplinlerarası yapısıyla tüm bu eğilimleri bünyesinde barındırır.[2]Burada bahsettiğimiz disiplinlerarasılık kavramı ise farklı sanat disiplinleri arasındaki ilişkiyi nitelendirirken, bir disiplinler aşırılığa da referans vermektedir. Disiplinler arasındaki geçişler, yol almalar, altalta veya üstüstelikler, yanyanalıklar, çevirimler ve çeviriler, yersiz yurdsuzlaşmalar, arkeolojik katmansızlaştırmalar, dekonstrüksiyonlar, hiyerarşisizleştirmeler,  birbirlerinin izlerini taşıyan, sosyal olarak nitelendirilen disiplinler, beraberliklerin ayrılığı üzerine yöntemsel farklılıkların hep vurgulanması, geçişliliklerin yöntemsel ayrımlarından oluşan ittifakların “arası” mı yoksa “aşırı” mı olduğu üzerine yapılan tartışmalardır.[3]Bu bağlamda güncel sanatın disiplinlerarası, disiplinleraşırı ve transdisipliner yapıları barındırdığını görmekteyiz. Bu çok geçişli yapı güncel sanatı sadece diğer sanat alanlarıyla değil, antropoloji, tarih, siyaset bilimi ve daha birçok alanla ilişkili bir alan olarak vareder.
Peki Türkiye’deki plastik sanatlar tarihi ile batı sanat tarihi arasındaki ilişki nasıl bir çok-geçişliliği yansıtmaktadır?
Sanat-sermaye ilişkisi üzerine kurulu, sadece resim sergilerine evsahipliği yapan galeri ve sanat mekanlarının kapalı ağı ve dönemin muhafazakar yapısı Türk resim sanatının modernist geleneğini oluşturan başlıca unsurlar olarak belli açılardan Türk modernizminin de karakteristik özellikleri yansıtmaktadır. Türk sanatının modernizm süreci tamamlanmamış ve özellikle 80 dönemi sosyo-kültürel bağlamda batıdan oldukça farklı ‘deneyimlenmiş’ ve bu tarihsel süreç elbette Türkiye’de sanatın; kavramsal sanatın ve sonrasında güncel sanatın gelişimini yavaşlatan temel unsur olmuştur. Türkiye tıpkı toplumsal olaylarla tanıklık ettiğimiz sancılı geçiş dönemini benzer özellikler taşıyan bir sanat tarihi geçmişiyle de ortaya koymaktadır.

II.Dünya Savaşı Dada hareketini yaratmıştır ya da Kavramsal Sanat postmodernizmin bir yansıması olarak şekillenmiştir. Dolayısıyla sanat tarihindeki tüm sanat hareketlerinin ve akımlarının toplumsal olaylarla doğrudan bir neden-sonuç ilişkisi içinde olduğunu düşündüğümüzde; Türkiye’de güncel sanatın gelişim sürecinin dinamiklerini kavramamız daha kolay olacaktır.
Sanatın böylesi bir süreçten geçtiğini değerlendirdiğimizde, sanatın yaşamla kurduğu organik ilişkiyi ortaya koyacak, bugünün toplumsal dinamikleri ve doğrudan bugünün ruhunu taşıyacak bir Temel Sanat Eğitimi dersi nasıl temellendirilmeli ve nasıl dönüştürülmelidir? Yeniden Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeki Temel Sanat Eğitimi’ne dönersek, Bauhaus’u kuruluş aşamasında bir temel olarak ele almış, sanat-zanaat ve sanat-tasarım ilişkisi üzerine odaklanmış bir eğitim modeli bugünün düşünce üzerinde temellenen sanat pratiğiyle ilişkisini nasıl kurmuştur?

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü başta olmak üzere, genç akademik kadrosuyla usta-çırak ilişkisini reddeden ve Bauhaus’un çok disiplinli yapısı üzerinden disiplinlerarası eğitimi şekillendirmiş ve zamanala Bauhaus düşüncesinden uzaklaşarak aslında 1990 ve 2000’lerde Türkiye’deki sanat ortamına katkısı olan ve bu alanda bir itici güç işlevi gören en önemli kurumlardan biridir. Fakülte bu özellikli durumunu ve gücünü tüm sanat branşlarına ve sanat eğitimi veren kurumlarda eğitim gören tüm sanat ve tasarım öğrencilerine de açık olan Genç Etkinlik sergilerinden ve koridor etkinliklerinden almıştır. Ortega Y. Gasset, “Üniversitenin Misyonu” adlı kitabında, üniversitenin ne olması gerektiğine dair düşüncelerinin ardından, Üniversite ‘başkaca’ ne olmalıdır? sorusunu irdeler: Ona göre, bilimle sürekli temas gereksinimi yetmez; üniversitenin toplum yaşantısıyla, tarihsel gerçekle, yaşanılan günle de temasta olması gerekir. Üniversite, güncelliğe hepten açık olmalıdır, daha da önemlisi güncelliğin ortalık yerinde, içine batmış bulunmalıdır.[4] İstanbul Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, 90’larda belirgin biçimde işte bu güncelliği eğitim alanının merkezine koymuştur. 80’lerde Türkiye’deki sanatın hegemonik yapısının tersine 90’larda tüm sanat öğrencilerine ürettikleri işleri koşulsuz sergileyebilecekleri alanı sağlayan Genç Etkinlik serisinin özgürlükçü yapısı, Türkiye’de sanatın demokratikleşme sürecine katkıda bulunmuştur. Bugün de halen devam etmekte olan Uluslararası Öğrenci Trienali güncel sanat alanında gerçekleştirilen en önemli öğrenci trienali olma özelliğini korumaktadır.  Bugün güncel sanat alanında işleri uluslararası dolaşıma girmiş olan çok sayıda sanatçının sanatsal formasyonunu oluşturmuş olan Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni 1990’lardan itibaren güncel sanatın gelişimine katkıda bulunmuş en köklü kurum olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır. Kurumun belleği ve sanat eğitimine yaklaşımı, Temel Sanat Eğitimi derslerindeki temel konuların kavramsallaşmasını da olanaklı kılmıştır. Birer yüzey sorunu olarak ele alınan sanat ve tasarım öğeleri bugünün düşünceyle ve düşünceyi biçimlendiren sayısız yöntem ve medium olanaklarıyla biçimlenen günümüz sanatına dair temel öğeleri kavramsal düzeyde yeniden ele almaktadır. Program ve müfredat olarak önceki program metodolojik olarak kullanmaya devam eden, fakat güncel sanat alanının her katmanından beslenen, uygulama alanı olarak öğrenciyi sadece yüzey problematikleriyle değil, bedenle, mekanla, kentle, sesle, ışıkla ve sanatın yaşamla bağ kurduğu sayabileceğimiz daha birçok unsurla yeniden biçimlendiren Temel Sanat Eğitimi dersi, tıpkı sanatın kendisi gibi evrensel düşünce üzerine temellenmiş; risk alan, deneyselliğe ve öneriye açık yapısıyla gelişim sürecini devam ettirmektedir.
Temel Eğitim Bölümü’ne bağlı olan Temel Sanat Eğitimi dersinin içeriğine dair dönüşümü değerlendirebilmemiz için bazı örnekleri incelememiz açıklayıcı olacaktır.

Temel Sanat Eğitimi dersinin 2.döneminde gerçekleştirilen 4 konudan biri olan ‘Doku’ konusuna dair konu anlatımı ve uygulama alanları yöntemsel olarak 1996’dan bu yana bir metodoloji üzerinden gerçekleşmektedir. Renk konusunun ardından ‘doku’ konusuna dair dersin anlatımı Temel Eğitim Bölümü’nün kurulduğu ilk yıllardan itibaren sırasıyla; genel konu anlatımı yapılmakta ve bir temel sanat-tasarım öğesi olarak kavramın temel karakteristik özelliklerinin açımlanmasından sonra tekstür ve pattern ayrımları, doku varyasyonları, organik-inorganik dokuya dair doğada ve diğer yaşam alanlarındaki doku örnekleri ve yaşam alanımız içindeki yeri ve kullanım alanları incelenmekteydi. Uygulama bölümünde ise, öncelikle kurşun kalem, füzen, guvaj, suluboya gibi klasik malzemelerin kullanımıyla gerçekleştirilen 2 boyutlu tasarımlar yapılmaktaydı.[5]Pratiğe dair yapılan çalışmalarda, kurumun imkanlarıyla da doğru orantılı olarak, ölçü, malzeme ve teknik bağlamında belli sınırlamalar söz konusuydu. Yine uygulama alanında plastik bir unsur olan ‘doku’, bir yüzey sorunsalı olarak ele alınmaktaydı. Konuya ilişkin çalışmalar ise, ağırlıklı olarak Temel Eğitim Bölüm arşivinin yanı sıra sanat tarihi üzerinden resim  disiplinine dair örneklerin referansıyla gerçekleştirilmekteydi.[6]Yine doku konusuna dair uygulama yöntemleri içinde fotoğraf mediumu ile elde edilen görsellerin toplanması ya da guvaj boya ile gerçekleştirilmiş doku transferi uygulamaları yapılmaktaydı.[7]

Bugün doku konusu öncelikle bir kavram olarak açımlanmakta ve sadece teknik ve eğilim bağlamında disiplinlerarası uygulamaları değil, içine felsefe, antropoloji, siyaset bilimi, tarih ve tıp gibi birçok farklı alanla ilişki kurulmakta ve transdisipliner bir eğilimi olanaklı kılmaktadır. Melezlik, mutasyon, doku transferi, sosyolojik bağlamıyla toplumsal dokunun anlamlandırılması yine doku konusuna ilişkin güncellenmiş alt başlıklar arasındadır. Bu bağlamda Eva Hesse’nin[8]heykel ve form çalışmaları ya da Meret Oppenheim[9]gibi dokuyu sürreal bir unsur olarak işlerinde kullanan sanatçıların yanı sıra Vik Muniz’in[10] atıklarla oluşturduğu dev resimler ya da Sandy Skoglund’ın renk tabanlı enstalasyonları doku konusuyla biçimsel veya içeriksel anlamda bağları olan güncel sanat alanına dair örnekler olarak analiz edilmektedir. Doku kavramı üzerine temellendirilmiş teorik bilgi; tüm toplumsal olayları, güncel sanat alanına dair üretimleri, tasarım tarihine eklemlenmiş güncel örnekleri ve dokuya dair tüm unsurları kapsamaktadır. Toplumsal doku bağlamında Spencer Tunick’in[11]işleri ya da Andreas Gursky’nin[12]fotoğrafları yine dokuyu araçsallaştırarak işin ayrılmaz birer parçası olarak kullanıldığı çalışmalar olarak yeniden okunmaktadır. Barbara Kruger’ın[13]tipografik öğelerle kapladığı mekanlar, Shirin Neshat’ın[14]fotoğrafları ya da Tara Donovan’ın[15]doğrudan hazır nesneyi çoğaltarak uyguladığı enstalasyonlar doku unsurunun uygulama alanları bağlamında incelenmekte ve öğrencilerle birlikte tartışmalar gerçekleştirilmektedir. Karşılaştırmalı sanat tarihi bu açıdan Temel Sanat Eğitimi dersinin uygulama alanını tamamlayan teorik altyapının oluşturulması için bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Öğrencilerin ders kapsamında sürekli sergi gezmesi, verilen okumalar üzerinden yapıt ve sanatçı analizleri yapmaları ve bu öğrendikleri bilgiyi dersin konuları kapsamında ilişkilendirmeleri ve son olarak da bu bilgiyi dönüştürerek bizzatihi kendilerinin birer öneri geliştirmeleri dersin amaçları arasındadır. Ders kapsamında çalışmalar, yine önce 2 boyutlu, ardından 3 boyutlu tasarım üzerinden öğrencinin eğilimine bağlı olarak geleneksel malzeme ve tekniklerin yanı sıra yeni medyayı; videoyu, fotoğrafı, dijital tabanlı işleri ve güncel sanat alanına dair performans, body art, happening gibi çok sayıda mecrayı ve bugünün tasarım alanına dair interaktif tasarım, kent strüktürü ve kamusal sanat gibi birçok alanı kapsamaktadır.  Öğrenci pratik süreçte öncelikle önerilen ve  uygulanarak deneyimlenen yöntemler üzerinden çalışmalarını gerçekleştirirken, her konuya ilişkin ikinci aşamada, öğrencinin tamamen kendi eğilimine ve bakış açısına göre belirlediği her malzeme ve yönteme açık bir yapıda öğrenciyi özgürleştiren ve sanatsal tasarımının sınırlarını zorlayabileceği ve vizyonunu oluşturacak projeler gerçekleştirilmektedir.

Bacon, ‘insan kafasının uygun bir öğrenim yardımıyla giderilemeyecek eksiği yoktur’ der. Sanat eğitimi de bireyle-öğrenciyle doğrudan etkileşimi gerekli kılar. Sanata dair bilgi, her ne kadar içerik olarak sosyal bilimlerden de beslense, pedagojik açıdan bir bireyden başka bir bireye göre değişkenlik gösterir. Dolayısıyla eğitim fakülteleri ile güzel sanatlar fakültelerindeki eğitim modelindeki temel fark buradan kaynaklanır. Öğrenciyle bir birey olarak ve bir sanatçı adayı olarak uzun saatler birebir iletişim kurmayı zorunlu kılar. Bugünün sanatı ve disiplinlerarasılık bağlamında Türkiye’deki sanat eğitimi halen içinde birçok yöntemsel sorun barındırmaktadır. Bu yöntemsel sorunların kökeninde akademik kadrolaşmanın da etkisinin olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bir öğretim üyesinden diğerine göre değişken yaklaşımların ve eğilimlerin kimi zaman birbirleriyle çeliştiği bir gerçektir. Fakat bu yöntemsel sorunların da ötesinde akademi ve üniversite dünyası disiplinlerin birleşerek başka formlara girmesini hala tamamıyla kabul etmiş olmadığı, ama herşeye rağmen sosyal bilimler ve sanatlar arasındaki geçişlilikleri vurgulamak açısından baktığımızda ilerleme kaydedildiği ortadadır.[16]  Bir tür “çok seslilik” diye anlandırdığımız aslında, birden çok kimseyle konuşurken sanat tarihi ve sosyal bilimler arasındaki geçişliliği vurgulayan, imleyen, hatırlatan konuşmalar yapmanın anlamı üzerine odaklanmaktadır. Fakat sadece “imleme”nin ötesinde akademilerde ve güzel sanatlar fakültelerinde  disiplinlerarası yapıyı barındıran bugünün sanatıyla sosyal bilimler ve diğer alanlar arasındaki ilişkinin üzerine araştırmalar, lisans ve lisansüstü düzeyde çalışmalar ve kuramsal alanla uygulama alanları arasındaki birlikteliği öne çıkaracak öneriler sunmanın  ve her ne kadar zor olsa da sanat alanında akademik kadronun konular ve kavramlar bağlamında bir dil birliği oluşturmasının sanat eğitimi açısından gerekli olduğunun altını çizmek gerekiyor.

Kaynakça:
1- Akay, Ali, Sanat Tarihi, Sıradışı Bir Disiplin, YKY, İstanbul, 2006, s.8
2- Antmen, Ahu, 3.Uluslararası Öğrenci Trienali Kataloğu, Küresel: Burada, Şimdi, Dünya Tanıtım Ltd.Şti, İstanbul, 2003, s.18
3- Bacon, Francis, Denemeler, çev.Akşit Göktürk, Adam Yay, İstanbul, 1982, s.180
4- Meyer, Ursula, Conceptual Art, E.P.Dutton, 1972
5- Stallabrass, Julian, Contemporary Art, s.1, Oxford University Press Inc, İngiltere, 2004, s.1
6- Stewart, Mary, Launch,ng The Imagination, Mc Graw-Hill, 2008, Amerika
7- Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Arşivi

Resim Listesi:
1- Öğrenci Çalışmaları-1
2- Öğrenci Çalışmaları-2
3- Öğrenci Çalışmaları-3
4- Öğrenci Çalışmaları-4
5- Öğrenci Çalışmaları-5
6- Öğrenci Çalışmaları-6
7- Eva Hesse, Accession, 1968
8- Meret Oppenheim, Object, 1936
9- Vik Muniz, Marat’ın Ölümü, Pictures of Garbage serisinden, 2008
10- Sandy Skogland, Revenge of Goldfish, 1981
11- Spencer Tunick, Spencer Tunick, Netherlands 8
12- Andreas Gursky, Chicago Board of Trade III. 2009
13- Barbara Kruger, Whitney On Site: New Downtown Commissions, 2010
14- Shirin Neshat, Rebellious Silence, 1993-1997
15- Tara Donovan

[1] Meyer, Ursula, Conceptual Art, E.P.Dutton, 1972
[2] Stallabrass, Julian, Contemporary Art, Oxford University Press Inc,Great Britain, 2004, s.1
[3] Akay, Ali, Sanat Tarihi, Sıradışı Bir Disiplin, YKY, İstanbul, 2006, s.8
[4] Antmen, Ahu, 3.Uluslararası Öğrenci Trienali Kataloğu, Küresel: Burada, Şimdi, Dünya Tanıtım Ltd.Şti, 2003, s.18
[5] Resim 1-Resim 2
[6] Resim 3- Resim 4
[7] Resim 5- Resim 6
[8] Resim 7
[9] Resim 8
[10] Resim 9
[11] Resim 10
[12] Resim 11
[13] Resim 12
[14] Resim 13
[15] Resim 14
[16] Akay, Ali, Sanat Tarihi, Sıradışı Bir Disiplin, YKY, İstanbul, 2006, s10